Zihniyet; bir
toplumun duygu, düşünce ve zevkleri bütünüdür. Zihniyet, toplum nezdinde
bireylerin yaşantısına yön verir. Toplumların düşünce yapısında söz sahibi
olan, zihniyeti etkileyen en büyük etkenlerden biri ise sinemadır. Her bir
sinema filmi içerisinde bir alt metin barındırır ve hitap ettiği kitleye bir
mesaj verme gayreti içindedir. Tarihte yaşanmış olayların perdeye aktarılarak
geçmişten ders çıkarılmaya çalışılması, günümüz
imkânlarıyla hayata geçirilmesi mümkün olmayan teknolojilerin bilim-kurgu
filmleriyle geleceğe hizmet etmesi gibi çeşitleri olan tüm bu yapıtlar bir
mesaj verme gayreti içindedir. Andrew Niccol tarafından yazılan, Peter Weir
tarafından yönetilen 1998 yapımı ‘Truman Show’ da içerisinde eşsiz mesajlar
barındıran başarılı bir yapıttır.
Tüm hayatı bir kurgudan oluşan, her anı kameralarla kayda
alınan Truman Burbank’in hayatını anlatan film özgürlüğümüz adına bizleri
sorgulamaya iter. Sahiden, hiç düşündük mü kararlarımızın kaçını kendi özgür
irademizle verebiliyoruz veyahut kaçımız sahip olmak istediğimiz hayatları
yaşayabiliyoruz? Bugün sahip olduğumuz
sorumlulukların birçoğu, daha biz doğmadan bizlerin omuzlarına yüklenmiş birer
yüktüler. Okuyacağımız okullar, seçeceğimiz meslekler, almamız gereken maaşlar
birileri tarafından karar verilmiş ve bize en ufak bir söz hakkı doğmadan bu
kararların peşinden koşmamız dikta edilmektedir. Modern dünyanın insanoğlunu
yalnızlığa iten, gün geçtikçe mutsuz olmasına sebep olan en büyük etkeni budur
kanaatimce. Bizleri birer kurulmuş robota çeviren sistem; hislerimizi bizden
alarak bizleri görevlerle, sorumluluklarla birlikte daha bireysel ve daha
rekabetçi bir düşünce yapısına doğru sürüklüyor. Çevrenize şöyle bir
baktığınızda; tüm herkes daha fazla para kazanma, daha zengin olma düşüncesiyle
bir koşuşturmaca içindedir fakat hiç kimse geçen zamanın geri gelmeyeceğinin,
ikinci bir şansın olmadığının farkında değildir. Veyahut güzellik algılarımız,
değer yargılarımız sadeleştiriliyor. Tüm insanlıkta tek bir beğeni algısı
oluşturuluyor. Moderniteyle birlikte hayatlarımıza giren ‘moda’ kavramı bizleri
aynı şeyleri sevmeye zorluyor. Hangi güç ya da hangi karar mekanizması bizleri
bu tekdüzeliğe iten yaşama sürüklüyor bilmiyorum fakat bu düzenin hastalıklı
bir toplum meydana getirdiği aşikâr. Filmin en güzel sahnesi de burada
başlıyor. Adeta bir
simülasyonun içinde olduğunu fark eden Truman’ın, hâkim gücün kim olduğunu
bilmemesine rağmen ona kafa tutup her türlü zorlukla mücadele ederek sonunda bu
mücadeleyi yenmesi ve hayatına kendi iradesi ile sahip oluşu bizleri düşünmeye
iten, filmin en çarpıcı ve etkileyici sahnesidir.
Ortaya çıkarılan yapıtların mesaj verme kaygısından
bahsetmiştik. Filmin içerisinde 5 saniyelik bile yer bulmayan fakat oldukça
derinlikli bir sahne olan güvenlik görevlilerinin sahnesi: Tüm dünyanın
izlediği Truman Show’un sona ermesiyle izleyicilerden ikisi olan güvenlik
görevlilerinin birbirlerine bakarak “Bakalım
televizyon rehberinde başka ne varmış?” repliği bizlerin önemli bir
sorununa parmak basar nitelikte. Çıktığı ilk yıllarda ‘aptal makinesi’ olarak
anılan televizyonlar gündelik hayatlarımızın önemli bir bölümünü işgal etmiş
durumda. İşgal kelimesini özenle kullanıyorum çünkü bizler, bu makineleri fayda
sağlamalarının ötesinde -adeta zamanımızı
bizden çalacak derecede- kullanıyoruz. Geçen her saniyesi geri gelmeyecek
ömrümüzde herhangi bir şekilde işimize yaramayan, beğeni algılarımıza hitap
etmeyen sayısız program izliyoruz. Bu makineler şuurumuzu donuklaştırmakta ve
zamanımızı bizlerden çalmakta. Filmin belki de en değerli anlarından biri olan
bu sahne muhtemelen herkesin dikkatini çekmiştir.
The Truman Show, hayatlarımıza olan müdahaleyi daha geniş
çerçevede ele alan, varoluşsal problemler kaygısıyla ortaya çıkarılan bir film fakat
ben bir o kadar önemli bir konu olan beşeri müdahalelerden bahsetmek istedim.
Modernitenin geçen her gün bizleri daha da yalnızlaştırdığı, sıradanlaştırarak
mutsuz kıldığı bu günlerde bir farkındalığa ihtiyacımız olduğu ve aidiyetimizi
sorgulamamız gerektiği kanısındayım. Truman Show; bu etkiyi oluşturabilecek,
zihinlerde bir kıvılcım yakabilecek etkide ve derinlikte bir film. Birer Truman
Burbank olmadığınız, baskılardan ve kısıtlanmışlıklardan uzak günler geçirmeniz
dileğiyle.

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder