17 Ekim 2014 Cuma

Öfke Bir Yüktür


     Her film bir ideolojinin, bir düşünsel altyapının ürünüdür. Yönetmenler sinema seyircisine bir mesaj verme gayretindedir. Senaryosunu David McKenna’nın yazdığı Tony Kaye’nin yönettiği 1998 yılı yapımı Geçmişin Gölgesinde (American History X) ise şüphesiz en güzel mesajlardan birini işlemiştir: Anti-Irkçılık. Film, kısa sürede büyük ses getirmiştir ve ırkçılık karşıtı film denince akla ilk gelen filmlerden olmuştur.


    Siyahi bir uyuşturucu satıcısını babasının ölümünden sorumlu tutan Derek Vinyard, bu durumu kabullenemez ve Neonazi olmaya karar verir. Siyahilere karşı olan çetelere girer. Her geçen gün siyahilere karşı olan nefret söylemini artırmaktadır. Irkçılık, bir bütün olarak yaratılmış insanı/insanlığı birbirinden ayırmaya çalışan, ırklar bazında karşılaştırma yaparak üstünlük sağlamaya çalışan bir tutumdur. Irkçı bireyler kendilerinden olmayanı dışlayarak bir nefret söylemi oluşturmaktadır. Bu söylem hiçbir şekilde insanlığa bir katkı sağlamamıştır. Aksine huzursuzluk getirmiştir. Fakat Derek Vinyard, yaşadığı trajedi ve gençliğinin verdiği heyecandan dolayı bu etkiyi görememiştir. Bir gece arabasını çalmaya çalışan iki siyahi genci fark eder. Bunlardan birini silahıyla diğerini ise vahşice öldürür. Bu süreçte küçük kardeşi Danny Vinyard da ağabeyinin izinden gitmeyi seçer. Abisini rol model seçmiştir kendisine. Danny’nin bu tutumunu fark eden lise müdürü Bob Sweeney bu durumun önüne geçmeye çalışmaktadır. Danny’e verdiği bir ödevde abisinin başından geçenleri anlatmasını ister. Abisinin yaptığı hatalara farkındalık uyandırmak istemektedir. Nitekim filmin sonraki sahnelerinde başarılı da olmuştur.

   Derek hapishanede siyahi biriyle aynı işte çalışmaya başlar. Onunla konuştukça fikirleri yumuşamaktadır ve o insanların kendilerinden bir farklarının olmadığını düşünmeye başlamaktadır. Bir gün kendisi gibi ırkçı söylemlerde bulunan birtakım ‘beyaz’ tarafından dövülmüştür. Yaralı bir halde revirde yatarken; bir zamanlar onun da öğretmeni olan Sweeney ziyaretine gelir. Bu ikili Derek’in yaptığı hatalar üzerinden Irkçılık hakkında konuşurken öğretmeni can alıcı bir soru sorar: ‘’ Yaptıkların sana daha iyi bir yaşam sundu mu?’’ Bu soru Derek’i oldukça etkilemiştir ve değişmeye karar vermiştir. Hapishanede içinde bulunduğu ırkçı gruptan ayrılır ve tamamıyla bireysel bir yaşam sürer. Sweeney’in verdiği kitapları okuyarak günlerini doldurmaktadır. Hapisten çıktığında artık bambaşka biridir. Geçmişte yaptığı hatalardan pişmanlık duymaktadır. Kendisi ve ailesi için bambaşka bir hayat kurma çabası içindedir. Kardeşi Danny’nin, onun yaptığı hataları yapmaması için çabalar. Kardeşini bulunduğu çevreden koparmaya çalışır. Onu okula götürürken kendisinin geçmişte yaptığı hataları Danny’e anlatmaktadır. Derek, yeni hayatının temellerini atmaya başladığı bu günlerde Danny, okulun tuvaletinde siyahi bir öğrenci tarafından silahla öldürülmüştür. ‘’Öfke ağır bir yüktür, hayat sürekli kızgın yaşanmayacak kadar kısadır.’’ sözü her şeyi açıklamaktadır. 3 yıl önce Derek’in öldürdüğü siyahi gençlerin kardeşi, intikam duygusuyla Derek’in kardeşini öldürmüştür. Artık geri dönüşü yoktur. Derek, geçmişinden kurtulamamıştır ve bunu acı bir şekilde tecrübe etmiştir.

     Bazı film eleştirmenleri tarafından filmdeki belli kesitlerde ironik bir şekilde ırkçılık yapıldığı düşünülse de ben aksini düşünüyorum. Irkçı söylemlerin hat safhaya ulaştığı o sahnelerde yönetmen doğru/yanlış’ı kesin bir çizgiyle izleyiciye aktarmaya çalışmıştır. Bunun yanı sıra, o sahneler filmin etkileyiciliğini arttırmakta ve seyirciyi sarmaktadır. Dr. Sweeney karakterini bu bölümlerde devreye sokan yönetmen, vermek istediği mesajı izleyiciye oldukça başarılı bir şekilde aktarabilmiştir. ‘’İzmler idrakimize giydirilmiş deli gömlekleridir.’’ der Cemil Meriç ve haklıdır da. Bir ideolojinin savunucu olmak insanları birbirinden ayırıyorsa orada bir yanlış var demektir. Dr. Sweeney’in Derek’e sorduğu ‘’Yaptıkların sana daha iyi bir yaşam sundu mu? Sorusu bazen oturup düşünmemiz gereken bir sorudur.

   Son olarak, Danny ödevini hazırlarken ‘’Yazıların sonunu hep alıntılar ile bitir. Çünkü en iyi son sözler çoktan söylenmiştir, daha da üstüne çıkamazsın.’’ der. Ben de bu yazımı Amerika’da köleliği kaldıran isim olan Abraham Lincoln’ün sözüyle bitirmek istiyorum: ‘’Biz düşman değiliz, dostuz. Düşman olmamalıyız. Hırslarımız zorlayabilir ama yürek bağlarımızı koparamaz. Zihnimizin gizemli yolları, tekrar aşıldığında canlanacak ve tabiatımızın iyi yönlerinin yanında olacaktır…’’

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder